top of page

Tarihte Kehribar Kullanımı

Güncelleme tarihi: 9 Eki 2021

Antik Romada çeşitli hastalıklara karşı (akıl hastalıkları) koruyucu olarak kullanılmıştır. Türk bilim adamı İbni Sina, kehribarı birçok hastalığa ilaç olarak niteliyordu. Doğu ülkelerindeki , kehribar kehribar dumanının ruhu güçlendirdiği ve cesaret verdiğine inanılırdı.

Dikkat: Kehribar taşı, tozu yada herhangi bir yan ürününü kesinlikle içmeyiniz, yemeyiniz yada tüketmeyiniz. Psikolojik veya ruhsal etkileri üzerinde bilimsel bir araştırma yoktur.

Tarihte Çin'de, succinic asit ve haşhaşdan yapılan şurup sakinleştirici ve ağrı kesici olarak kullanılıyordu. Orta Çağ'da, sarılığın iyileştirilmesi için kehribar taneleri taşınırdı. Vücut zayıflığına ve cildin sağlıksız rengine bu sarı taşın sihirli güçlerinin engel olacağına inanılıyordu.


Tarihte doğumu çabuklaştırdığı, yılan ısırmalarına, diş ağrısına, romatizmaya çare olduğu düşünülüyordu. Oleum Succini (Kehribar yağı), balsamum succini (Kehribar balzamı), extractum succini (Kehribar ekstresi) o dönemlerde reçetelerde sık sık kullanılmıştır. Prusyalılarda böbrek taşı rahatsızlıkları için kehribar reçetelerini kullanmışlardır.

Eski tarihlerde Litvanya'da ölen kişinin ardından kehribar tütsü yakılarak, şeytani ruhların bedenden uzaklaşmasına ve iyi ruhların çağrılmasına çalışılırdı. Yeni doğan bebeklerin ise tütsülenerek hızlı büyüyüp yetişmesine, yeni evlilerin ise mutlu yaşayıp, savaşa giden erkeklerin zaferle dönmelerinin sağlanmasına çalışılırdı.

I. Dünya Savaşı'na kadar kehribar hala bazı hastalıkların tedavisinde kullanılmaktaydı. Votka ve kehribar parçalarından yapılan karışımın erkeklerde cinsel gücü arttırdığına inanılıyordu. II. Dünya Savaşı'na kadar, özellikle Almanya'da kehribar tesbihler bebeklerin üzerine konularak, dişlerinin acısız ve güçlü çıkması sağlanmaya çalışılırdı. Bugün birçok insan kehribardan yapılmış kolyelerle guatrdan korunmaya çalışırlar.

124 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör

Comments


bottom of page